.
.
.
.
.
.
.
lüzumu yokmus anne,
öyle söyledi hicbir seyi olmadıgım herhangi biri..
benim icinde lüzumu
yoktu artık;
damarlarımda kızgın
dolasan, ideolojimi besleyen ezgilerin,
keyifle giydigim,
yıgınla para ödedigim parkamın,
telefonumda kayıtlı
onlarcasının,
bellegime yer etmis
yüzlerce güzel hatıranın,
doyasıya öptügüm
dudakların,
üzerinde ter icinde
tepindigim kanepemin, kırmızı koltugumun, sıcak yatagımın..
lüzumu yokmus anne,
öyle söyledi sıradan bakan bir cift göz...
lüzumu yokmuş;
lokmalarımı cignerken
içimden onun adını zikretmemin,
Onu bulma umuduyla
cırpınan gözbebeklerimin..
yokmuş iste lüzumu, ne
üsteliyorsun,
hayır
bana kız yok,
hayır dünyanın sonu,
hayır ben daha iyilerine layık değilim,
hayırlısını da istemiyorum..
ama evet senin oğlun;
bir korkak,
bir günahkar,
basiretsiz,
beceriksiz,
üc paralık,
dört duvarlık,
bes kuruşluk adam..
ama evet senin oğlun;
ogul iste, yalnızca annesinin
kıymetlisi,
yalnızca annesinin yakışıklısı,
yalnızca annesinin dâhisi,
yalnızca annesinin bir tanesi..
senin oğlun.. oğul
iste anne;
herhangi bir rahmin
sıradan ürünü..
.
.
.
.
.
.
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder